IQNA

Mevlana’yı Tanımak

17:10 - December 21, 2022
۱
Haber kodu: 3478670
Uluslararası Kur’an Haber Ajansı (IQNA) Türkçe Servisi tarafından çıkarılacak olan “Mevlana ve Kur’an” sayılı dergi için araştırmacı yazar Zeynep Erkut’un Mevlana’yı Tanımak adlı yazısından bir bölümü siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Mevlana’yı Tanımak“Yaşadıklarımdan öğrendim ki, günlük yaşantımızda biteviye olan olaylar aslında boş ve anlamsız şeylerdir. Anladım ki zihnimi ele geçirmelerine izin vermediğim sürece, korkularıma neden olan durumların hiçbiri kendi başına ne iyi ne de kötü. Bu yüzden ben de en sonunda kararımı verdim ve salt zihne hitap edebilecek nitelikte bir şey varsa, yani keşfettiğimde ve kendisine vakıf olduğumda gerçekten bana sürekli, üstün ve sonsuz mutluluğu yaşatabilecek nitelikte hakiki iyi diyebileceğim bir şey varsa, işte bu şeyi aramaya koyuldum “ der Spinoza.

İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar filozofların ve düşünürlerin üzerinde en çok düşündükleri ve konuştukları konu insanın hakikat arayışı ve insanın hakiki mutluluğu olmuştur. Ve bunun cevabı tam olarak bulunamamış olmalı ki, teknolojik ilerlemeler sayesinde baş döndürücü ilerlemelerin yaşandığı günümüz dünyasında yine aynı konu en çok konuşulan konu olma özelliğini taşımaktadır.

“Dövüş Kulübü” adında bir filmde şöyle bir söz söyler filmin kahramanı: “Biz tarihin ortanca çocuklarıyız.

Bir yerimiz, bir amacımız yok.

Bizim büyük bir savaşımız yok, büyük ekonomik buhranımız yok.

Bizim en büyük savaşımız manevi bir savaştır.

Ve bizim büyük depresyonumuz hayatlarımızın.”

Bu Batı medeniyetine ve kapitalist sisteme yönelik bir eleştiridir. İnsanlık her ne kadar maddi refah seviyesine ulaşmış olursa olsun, eşitlik, sosyal devlet olma yolunda ne kadar büyük adımlar atılmış olsa da insanın savaşı devam etmektedir. Bu savaşta ulaşılmak istenen zafer dış dünyaya ait bir zafer değil, insanın iç dünyasında ulaşacağı bir zaferdir. Dış dünyada doyuma ulaşan, dünyayı geliştirdiği teknolojik buluşlar ve bilimsel ilerlemelerle her şeyi kontrol edebileceğini düşünen insan, henüz kendi buhranını çözebilmiş değil ve hâlâ bir arayış içerisinde. Günümüz insanı sürekli maddi olarak en iyiye sahip olma çabasıyla koşturuyor, en iyi ürünleri satın almak, en iyi evlerde oturmak, en iyi okullarda okumak, en iyi işte çalışmak, en iyi yerleri gezmek… Tüm bu çabasının sonucunda dönüp dolaşıp mutsuzluk girdabına düşüyor ve bu mutsuzluk bireysel bir mutsuzluk olarak kalmıyor, mutsuz toplumları meydana getiriyor. İnsan bu maddi değerlere ulaşmak için harcadığı çabanın sonucu olarak manevi ihtiyaçlarını göz ardı ediyor ve yaşama sanatı ve estetiğini es geçiyor.

Dinlerin ve beşeri ideolojilerin hemen hepsinin hedefi insanı bu buhrandan kurtarıp, aradığı hakiki mutluluğa ulaşmasını sağlamaktır.  Dine olan ön yargılı bakış açısı ve diğer beşeri ideolojilerin de yaratıcıyı yok sayan materyalist yaklaşımları insanların hakiki mutluluğu arayışlarında farklı kaynaklar peşine düşmelerine ve sonuç olarak tek bir noktada buluşulamamasına yol açmaktadır. Evrensel bir değer olarak kabul edilen Mevlana ve onun öğretileri, modern insanın iç dünyasında yaşadığı buhranı çözmekte doğru bir reçetedir. Mevlana, dinler ve ideolojiler üstü bir değerdir. Hangi dinden olursa olsun, hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun, her insanın kendine ait bir şeyler bulabileceği bir kaynaktır. Mevlana’nın 700 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen henüz canlılığını koruması ve üzerinde en çok konuşulan eser, en çok okunan eser olması onun bu evrenselliğinden kaynaklanır. Batı’da ve Doğu’ da Mevlana adını bilmeyen yoktur. Ve onun öğretileri sadece bireysel gelişim, içsel doyum ve huzur peşinde olanların baş vurduğu bir kaynaktan öte, bir psikoloğun, bir eğitimcinin, bir sosyoloğun, roman yazarının, kısaca her kesimden insanın baş vurduğu bir kaynak olmuştur. Mevlana insanı tüm boyutlarıyla ele almış, insanın eksikliklerini keşfetmiş ve bunların giderilmesi için gerekli yöntemleri ruhlara hitap eden bir akıcılıkta beyitlere dökmüştür.

Hüner bilmez bir cahile bir şey öğretmek istiyorsan, kendi dilini terk edip onun diliyle konuşman gerekir. Ancak bu suretle senden bilgi ve fen öğrenebilir.” öğüdüyle eğitimciye eğitim yöntemi hakkında yol göstermektedir.

“Sanma ki dert sadece sende var. Sendeki derdi nimet sayanlar var.”

“Üzülme, dert etme can! Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsun, yürüyebiliyorsan ne mutlu sana. Elinde olmayanları söyleme bana, elinde olanlardan bahset.”

“Sıkıntılı insan evi yanan ama bundan haberi olmayan kişiye benzer. Sen onu pencereye çağır, konuştur! Ne konuştuğun önemli değil, dumanlar pencereden çıksın yeter!” diyerek “Dinlemek tedavinin yarısıdır” diyen Freud’dan yüz yıllar önce, psikolojik alanda çözümler sunmaktadır.

Mevlânâ öğretilerinde bireysellik ön planda olsa da, yani kişisel kemale erme ve benlik hakikatine ulaşma arzusu öncül olsa da, Mevlânâ bireysel kemalin topluma yansımalarını da göz ardı etmemiştir. Fertlerin gelişmesi demek toplumun da gelişmesi demektir çünkü. “Bir” iken “Biz” olmak, fert olmaktan sıyrılıp, sosyal bütünlüğün inşasına ışık tutmuştur...

(Devamı Mevlana ve Kur'an konulu özel dosyamızda) 

Yayınlanmış: 1
Lütfen bekleyiniz.: 0
Yayınlanamaz: 0
Bilge
0
0
Bu güzel yazı için teşekkür eder, yazarlık yolculuğunuzda başarılar dilerim..
captcha